PAHSSc, Nadir Hastalıklar Gününü Destekliyor

2) PAH'A NE SEBEP OLUR

Yapım Aşamasında

 

PAH'ın nedeni PAH'ın gelişimi

  

PAH hastalarında pulmoner arterler üç ana problem tarafından saldırıya uğramaktadır.

  1. Vazokonstriksiyon, yani kan damarlarının daralması ve
  2. Hücre proliferasyonu, yani kan damarlarının iç kısmındaki hücreler çoğalır. Bu, damarın daha kalın ve sertleşmesine neden olur.
  3. Son olarak kan pıhtıları, akciğerlerin daralan kan damarlarının içinde kan pıhtıları oluşabilir. Bu, kan akışını daha da engeller. Önceleri sağlıklı damarlar gibi, kanın kolayca geçebileceği açık borularken, hastalık ilerledikçe borular zamanla tıkanır. Damarlar daraldıkça, damarların içindeki basınç da yükselir. Yükselen kan basıncı kan akışını artırarak, hastalıklı arterlere ek hasarlar verir. Kan incelticiler, hastalıklı kan damarlarının içinde küçük kan pıhtılarının oluşmasını önlemeye yardımcı olmak için genellikle pulmoner hipertansiyon hastalarının tedavi planının bir parçası olarak kullanılır.

 

Anne karnındayken pulmoner arter duvarları kalındır. Doğumdan üçgün sonra damarların genişlemesiyle damar duvarları incelir. 

Pulmoner arter sistemi içindeki basınç iki nedenden dolayı yükselir,

  • ya pulmoner dolaşımda kan akışı artar 
  • ya da pulmoner dolaşımda direnç artar.

Sebebi ne olursa olsun ortaya çıkan anormallikler, pulmoner arterde artan kan basıncından kaynaklanır.    

  

Peki PAH nasıl ortaya çıkar?

 

A- Hikayesel Boyutu

 

Damarın iç yüzünü oluşturan endotel hücrelerinin bilinmeyen nedenlerle damar duvarında hasar alması veya kaybı ile başlayan bir problemdir. Akciğerimizde bulunan ince kılcal damarlar kanı, akciğerimizin içine dağıtırlar ve yaklaşık kalınlıkları saç telimiz kadardır ve kan hücrelerinin rahatça geçebileceği genişliktedirler. Bu damarların içi endotelyum hücreleri ile kaplıdır. Kanın damarın dışına akmasını engellerler. Endotel katman da düz kas hücrelerinin meydana getirdiği bir katmanla sarılıdır. Bunlarda kalp ile akciğer arasındaki kan akışına bağlı olarak, damarın genişleyip daralmasını sağlarlar.

 

Diyelim ki düz kas hücrelerinde meydana gelen katman, bahçeyi suladığımız hortumun elastik olan borusu olsun. Endotellerden oluşan katmanda bu hortumun elastik kısmının içerisinde yer alan, sızdırmazlığı sağlayan fayanslardan oluşan katmanı olsun. Fayanslar sebebi bilinmeyen nedenlerden bulundukları damar duvarında hasar görür, çatlar veya sökürlür. Zedelenen alanı, endotel tabaka (fibroz) bir dolgu malzemesi ile onarmaya çalışır. Aynı zamanda bu dolgu malzemesi, hortumun içini; lumeni daraltır. Zamanla dolgu malzemesi katılaşır, beton gibi donar. Yara kabuğu gibi sert bir doku olur. Bu sertleşmiş dokular, damarın normal olmayan yeni bir katmanını oluşturur. Buna remodeling denir. Sert dokudan oluşan bu yeni katman ilaçlar ile eritilemez. Kan pıhtısı kökenli olmadığı için de kan sıvılaştıran ilaçlar bu yeni katmanı eritmeye fayda etmez. Diyelim ki bir yolunu bulduk, örneğin hortumun içine çubuk sokup yine o dolgu malzemesini kazıyıp çıkaramıyoruz. Çünkü bu dolgu malzemesi damarın elastik borusunun etine nüfuz ederek elastik borunun duvarını kalınlaştırmış. Çubuk ona erişemiyor bile. 

Hortum artık eskisi kadar esnek değil, genişleyip daralamıyor. Hortumumuzun genişliği aynı ama kalınlığı arttığı için hortumumuzun içi daha dar.  

Ne yazık ki, süreç başladığında, kendi kendisinden beslenen. Süreklilik arz eden ve gittikçe şiddeti artan bir kısır döngü haline geliyor. Damarlardaki daralma nedeniyle kan dolaşımı kısıtlanınca, pıhtı oluşma olasılığı daha yükselir. Bu daha fazla endotel hücresinin zarar görmesine neden olur. Hasarlı endoteller de kendi süreçlerini başlatır. Hortumdaki daralmış bir noktadan akan suyu hayal edin. Nasıl hortumu parmağımızla kıstığımızda içerisinden akan suyun tazyiki artıyorsa aynı reaksiyon, aynı şekilde daralan damarlarımızda da meydana gelir. Damarda akan kanın artan tazyiki bu sefer damar duvarında daha fazla fayans vazifesi gören endotel hücrelerinin hasar görmesine neden olur. Bu da damarın daha da fazla daralmasına neden olur.

 

Vücutta onarım için savunma mekanizmasını devreye sokar. Arızalanan dokuların yerine yenilerini gönderir. Örneğimize uyarlarsak eğer, hasarlanmış ve değişime uğramış damarımız için merkezden gönderilen fayans vb yapı taşları hasarlı damar duvarına artık uymaz. Damarda yaşanan kaos nedeniyle uymayan parçalar üst üste yapıştırılır. Damarın duvarları eskisinden daha da kalınlaşır. Kan akışı için alan daha da daralır. 

 

PAH'da daralan damarda kan trafiği artıyor

 

Tazyik artsa da, daralan damardan sağlıklıken aktığı miktarda kan akamaz. Damarlar vücudumuzun ihtiyaç duyduğu oksijen ve besin gibi mazlemelerin taşındığı otobanlardır. Akciğerlerdeki kılcal damar tüneli iki şeritlik bir yolken, onarım çalışması nedeniyle yol tek şerite düşünce, geriye doğru otobanda kan hücresi trafiği birikmeye başlar. Geriye doğru yavaşlayan kan akışı da pıhtı oluşumuna neden olur. Pıhtı oluşmaması için kan sulandırıcı tedaviler, gerekli görüldüğünde tedavilerimize eklenir. Geriye doğru artan kan hücre trafiği kan dolaşımına daha az kan hücresinin katılmasına neden olur. Dolaşıma daha az kan hücresinin katılması, beyin gibi hayati organlarımıza daha az oksijen ve besin gitmesi neden olur. Bu da ilerleyen dönemlerde organ yetmezliği ile sonuçlanabilecek organ hasarlarına neden olur. 

 

Tünelde genişleyen onarım çalışmaları ve oluşan pıhtılar artık araç trafiğinin geçmesini iyice engelleyince damar tıkanır ve kapanır. Bu damarsal gelişmeler baş dönmesi, yorgunluk, nefes darlığı, bayılma gibi belirtilere neden olur. Belki ilk başlarda tek bir kılcal damarda başlayan ancak sonra tüm akciğerlerdeki kılcal damarlara yayılan damar daralması, Pulmoner Arter Damarının da trafiğini artırarak, kalbe kadar olan trafiği yavaşlatıp kalp yetmezliğine neden olur.

 

B- Bilimsel Boyutu

 

PAH Gelişim Süreci - Sağlıklı Pulmoner Arter Sağlıklı Pulmoner Arter

 

I- Hücresel Boyut


PAH milyonda, on beş - elli aralığında görülen nadir bir akciğer hastalığıdır. Bilim adamları sorunun yüksek ihtimalle, akciğerimize oksijenlenmek için kanı dağıtan küçük arterlerin içini kaplayan endotel hücre katmanındaki bir problemden kaynaklandığını ifade ederken bu probleme neyin sebep olduğu konusu, henüz açıklığa kavuşmamıştır. Yaklaşık saç telimizin kalınlığındaki (sıklıkla çapı 70 µm ile 500 µm arasında değişen) bu damarların içinden; lümenden, kan hücreleri rahat bir şekilde akarak akciğerimizin içine dağılır. 

Kalbin sağ tarafındaki pulmoner dolaşım düşük basınçlı bir kan dolaşım sistemi olduğu için akciğer kan damarlarının yapısı, vücudumuzdaki diğer kan damarlarından farklıdır.

İntema,  yani arter damarların içi endotel hücrelerinin tek sıra halinde dizilimleriyle kaplandığı bir katmandır. Bu katmanın görevleri; 

  • Kanın damar dışına sızmasını engellemek
  • Damar yoluyla taşınan değerli besinlerin emilmesini sağlamak.
  • Damarın kan akışına göre daralması (vazokonstriksiyon için endotelin-1 ya da ET-1 vb. salgılamak) veya genişlemesi (vasodilasyon için nitrik oksit (NO) veya prostasiklin (PGI2) vb. salgılamak) için düz kas hücrelere gereken kimyasalları salgılayarak damarı, lümeni ve kan akışını dengede tutmak.
  • Kanın, damar yüzeyinden sorunsuz akmasını sağlamak için damarın içini teflon gibi kan hücreleri için yapışmaz hale getirmek.
  • Damar içerisinde pıhtı oluşumunu önlemek

Media, yani damarın orta katmanı ise düz kas hücrelerinden oluşan bir katmandır. Bu katmanın görevi kalp ile akciğer arasındaki kan akışına bağlı olarak, kılcal damarların genişletmek ve daraltmaktır. (Bunun için endotelin salgıladığı kimyasallara ihtiyacı vardır.)

Adventisyel, yani damarın dış katmanı ise kolajen lifler ve fibroblastların yer aldığı bağ dokusundan oluşur. Damarın kılıfını oluşturur. Bu katmanın görevi; damarın elastikiyetini yani esnekliğini sağlar ve yara tedavi sistemini harekete geçiriri.

Makaleyi okurken karşılaştığınız bilemediğiniz tıbbi bilgiler için lütfen sizin için hazırladığımız Pulmoner Hipertansiyonda Yer Alan Aktörler bölümümüzü inceleyiniz. 

Sağlıklı normal bir pulmoner arterde yukarıdaki şekillerde de görüldüğü gibi kan akışı normal, endotel tabaka damarı dengede dutabilmek için gereken damar daraltan ve genişleten kimyasalları dengeli bir biçimde salgılıyor. Her şey yolunda gidiyor.

 

PAH'da, meydana gelen değişiklikleri neyin tetiklediğini tam olarak bilmesek te endotel hücreleri tahriş eden küçük bir yaralanma ile her şey başladığını biliyoruz...

 

Endotel Disfonksiyonu Hafif PAH

 

  

Entdotel hasarı gelişen bölgede, endoteller bağlı oldukları düz kas hücrelerine "Burada gelişen bir sorun nedeniyle, damarın kan sızdırma ihtimali ortaya çıkmıştır. Düz kas hücreleri, bir araya gelerek safları sıklaştırın!" diye bir uyarı gönderir. Damar bu uyarıya büzülerek ve lümeni daraltarak tepki verir. 

PAH Gelişim Süreci - A 

 

PAH’ta pulmoner vazokonstrüksiyon erken dönemde görülmektedir.

Şekil - A - Pulmoner vazokonstriksiyon: 

Endotel tabaka damarı, damar genişleten ve daraltan kimyasallarla kontrol ediyor. Eğer endotellerde damarın genişletilebilmesi için gereken kimsayalların üretiminde, salgılanmasında bir sorun ortaya çıkarsa denge daralmadan yana bozularak damarın aşırı büzülmesine neden olur. Bu işlev bozukluğuna, endotel disfonksiyonu (işlev bozukluğu) denir. Uzun süreli damarda daralma baskısı damarın orta ve dış tabakasında hipertrofi adı verilen damar katmanlarındaki hücre sayısı aynıyken mevcut hücreler büyümeye, irileşmeye başlar. Bu da damar katmanlarını dolgunlaştırarak lümeni daraltır. 

 

Lümenin daralması kan akışını engeller, kan akışı bir dirençle karşılaşır. Bu dirençte damardaki tansiyonu yükseltir.  

Ve endotel disfonksiyonu ile PAH'a yol açan olaylar zinciri başlar... 

  

PAH Gelişim Süreci - B

 

Şekil - B - Pulmoner vasküler yeniden şekillenme (remodeling) ve inflamasyon: Endotel hasarının onarılması için endotel tabakası, hasarı lifli bir malzeme ile kapatarak hasarı iyileştirmeye çalışır. Hücrenin yarayı kapladığı malzeme, arterlerdeki açıklığı (lümen) yani damarın içini daraltır. Bütün bu ekstra doku zamanla arterlerin skarlaşmasına (fibrozise) yol açabilir. Yara kabuğu gibi sert, kabarık bir doku ortaya çıkar.

 

Endotelinin verdiği uyarıya inflamasyon diyoruz. İnflamasyon; Ölü hücre ve dokuları hasarlı ortamdan uzaklaştırmak ve hasar verici etkeni ortadan kaldırmaya yarayan koruyucu bir yanıttır. Vücut aldığı bu uyarıyla savunma mekanizmasını harekete geçirir. Damarları genişleterek bir an önce onarım ve varsa yabancı organizmalar karşı savunmak için gereken malzemeleri; inflamasyon hücrelerini damar yoluyla hasarlı bölgeye ulaştırılır. Bunlar da endotel katmanından emilir. 

 

Hasarlı bölgede ortaya çıkan endotel fonksiyon bozukluğu nedeniyle damarı genişletecek kimyasallar yerine aksine damar daraltan kimyasallar daha fazla salgılanır. Bu da lümende aşırı büzülmeye neden olur. Aşırı büzülmeye tepkisel olarak ta damar katmanlarında daralmayı sürdürebilmek için hücre üretimi artar. Bu da damarın orta katmanı media ile dış katmanı adventisyelde kalınlaşmasına neden olur.

 

Hücresel migrasyon (göç) başlar. Fazla üreilen düz kas hücreleri de zamanla damarın iç katmanı intemaya doğru taşar. Vücudun harekete geçen savunma mekanizmasıyla da damar yoluyla hasarlı bölgeye gönderilen onarım ve savunma ekipmanları da endotel katmanından damarın içine emilerek geçişleri olur. Bunlarda katmanları kalınlaştırarak lümeni daraltır.  

 

PAH gelişen hastalarda rapor edilen bir durumda yeniden şekillenme meydana gelen arterlerin çevresinde üçüncül (tersiyer) lenfoid foliküller (doku) görülmesidir. Bu da vücudun savunma mekanizmasının harekete geçtiğini işaret ediyor. (resimdeki mavi kitle). Üçüncül lenfoid dokular, bağışıklık sisteminin uzun süreli uyarıldığı alanlarda gelişir. Görevi sorunun bütün vücuda yayılmadan ve ilgili bölgede tutulmasını sağlamaktır. Gerektiğinde kendi oturduğu dalı da kesecektir. (https://www.atsjournals.org/doi/pdf/10.1164/rccm.201206-1049ED

 

Tüm bu değişimlerden sorna damar yapısı bozulmuştur. Artık damarın 3 değil 4 tabakası vadır. Şekilde de göründüğü gibi damarın kendi doğal yapısından olmayan, sarı renkli neointima diye adlandırılan yeni bir damar katmanı oluşmuştur. Bu sarı tabaka, pıhtı çözücüler gibi ilaçlara cevap vermez. 

 

 

PAH Gelişim Süreci  

 

(Bu materyal aterosklerozun (damar sertliğinin) arter duvarlarını yağ vb birikintiler ile kapladığı gibi yumuşak bir doku değildir. Anjiyoplasti, PAH tedavisinde genellikle çoğu zaman bu nedenle işe yaramaz.) Skar dokusu serttir ve kan damarlarının daha az kasılmasına ve genişlemesine neden olur. Damar esnekliğini kaybeder. Yaralı endotel hücreleri de bağlı oldukları düz kas hücrelerine "Ben yaralandım. Damarın kan sızdırma ihtimali var. Düz kas hücreleri bir araya gelerek safları sıkılaştırın." diye bir uyarı göndererek damarın normalden daha fazla kasılmalarına yani daralmasına yol açar. Yukarıdaki resimde olduğu gibi damar yapısının, yeniden yapısal olarak biçimlenmesine, remodeling denir.  

  

Normal akciğerlerdeki kan damarları ağaç benzeri bir desen oluşturur. Ama PAH'lı hastalarda, dallar ve küçük dallar, budanmış gibi görünür. Arterler darala darala, büzüle büzüle yok oluyor. (Pataloglar bu durumu obliteratif hastalık diyorlar. (Pulmoner Arteriyel Hipertansiyonun Tarihçesi - Bölüm 2 (1891 - )) 

 

Normal Akciğer ile IPAH karşılaştırması

 

II- Damarsal Boyut 

Hareket ettiğimiz zaman mesela yürürken, kaslarımız normalden daha fazla oksijene ihtiyaç duyar. Vücudumuz kalp ritmimizi artırmak suretiyle akciğere, daha fazla kan pompalayarak bu ihtiyacı karşılamaya çalışır. Damarların esnek yapısı nedeniyle pulmoner arterler, artan kan hacmine cevap verebilmek için genişlerler ve daha fazla kan akışı sağlanır. Ancak pulmoner hipertansiyonlu hastaların damarları hem daralmış hem de sertleştiği için esnek değildir. Damar genişlemediği için daha az kan akciğerlere gider.

 

Atardamarlar tarafında; kanı kalpten akciğere taşıyan akciğerin içindeki küçük damarlardaki daralma yeterli miktarda kan geçmesine karşı bir direnç oluşturur. Sağ kalbin pompaladığı aynı miktarda kan artık daha dar damarlardan akmak zorunda. Ortaya çıkan direnç, pulmoner arter basıncını yükseltir. Ve pulmoner hipertansiyon ortaya çıkar.

 

Bu durum tek bir damarda değil milyonlarca kılcal damarda ortaya çıktığı için. Karşımıza çıkan direnci yani kalpten akciğere giden, pulmoner arterdeki kan basıncı, ortalaması alınarak ölçülür. Buna tıp diliyle, ortalama PAP denir, mPAP olarak ifade edilir.  Damarlar daraldıkça PAP ta yükselir. Basınç bir kere normal değerlerin üzerine çıktığında, ilaçla kontrol altına alınmadığı müddetçe kendi başına asla düşmez! 

 

III- Kalp Boyutu

Kalp, atardamar adı verilen bir dizi tüp aracılığıyla vücuda kan pompalayan bir kastır. Kalbin sol tarafı, akciğerlerden oksijen açısından taze zengin kanı alır ve ardından vücudun tüm bölgelerine pompalar. Kalbin sağ tarafı, oksijen açısından fakirleşmiş kanı vücuttan geri alır ve oksijenlenmek üzere akciğerlere pompalar.  ve döngü yeniden başlar.

 

Akciğer ve kalp, pulmoner arterle birbirlerine bağlanarak bir takım oluşturur. Dolayısıyla sağ kalp, hemen yanı başındaki akciğere kan pompalamak için çok fazla bir güce ihtiyaç duymaz. Şimdi özetle kalbin içerisindeki kan dolaşımını bir hatırlayalım. 

  

Kalp

 

  • Kirli kan (resimdeki mavi bölüm) oksijenlenmek üzere üst ana toplardamar ve alt ana toplardamar üzerinden kalbe geri geliyor.  
  • Kan kalbin sağ kulakçığına giriyor ve sonra triküspit kapakçığından sağ karıncığa akıyor.
  • Sağ karıncık, yarım ay (pulmoner) kapaktan kanı pulmoner arterler yoluyla akciğerlere pompalar. Kalbimizin sağ tarafından akciğerlerimize kadar giden kanın, sol kalpteki kadar çok seyahat etmediği için kalbimizin sağ tarafı, sola göre daha düşük basınçlı bir sistemdir. Dolayısıyla sağ kalp kası sola göre daha zayıf bir kastır.

  

Bütün vücuttan oksijenlenmek için gelen kan, sağ kulakçığa girdi. Kan kalbin sağ karıncığına aktı. Triküspit, kanın geri kaçmaması için kapakları kapattı. Sağ karıncık kasıldı ve kanı akciğere pompaladı. Ancak kalp ile akciğer arasında oluşan basınç nedeniyle kanın hepsi akciğere ulaşamadı. Kanın bir kısmı triküspit kapağından, sağ kulakçığın gerisine doğru kaçtı. Bu durum Triküspit yetmezliği (TY) olarak adlandırılır. Kaçan kaba ilaveten sistemden oksijenlenmek üzere yeniden kan geldi. Bir anda trafik sıkıştı. Kanın sağ kulakçığın gerisinde birikmesine, göllenme denir. Artan trafik hem geriye doğru yansıyarak, boyun toplardamarında genişlemeye, karaciğerin büyümesine, karında ve bacaklarda sıvı toplanmasına neden olur hem de sağ kalbe daha fazla yük biner. 

 

PH ve Triküspit Yetmezliği

 

Özetle artan pulmoner arter basınç, olumsuz etkiler. Bu direnci kırmak için sağ kalp normal temposundan daha fazla çalışmak zorunda kalır. Bu da, sağ kalbe artan bir yük getirir. Sağ kalp de bir kas olduğu için vücudumuzdaki diğer kasları gibi çok çalıştıkça genişlemeye büyümeye başlar. Kas büyüdükçe sağ karıncıkta pompalanacak kan için daha az yer kalacak. PAH sürekli ilerleyen bir döngü. Damar hasarı artıkça basınç yükselmeye devam edecek. Bu süreç uzun dönemde aralıksız dinlenmeksizin, normal temposundan daha fazla çalışan kalbin, verimliliğini düşmesine neden olacak. Sağ kalbin daha fazla bu direnci idare edebilecek gücü kalmaz ve sağ kalpte yetmezlik başlar. Kalbiniz güçlü olduğunda, vücudunuza kan pompalar. Ancak kalp yetmezliğiniz olduğunda, kalp duvarlarınızdaki kaslar yavaşça zayıflar. Çok zayıf olduklarında, kalbiniz vücudunuzun ihtiyacı olan kanı pompalayamaz.   

 

Diyelim ki, kalbin tamamı, iki ayrı odadan oluşan toplamda 10 m2'lik bir atölye olsun. Sağ kalp hemen yanı başındaki akciğere kan pompalayacağı için ekstra bir güç uygulamaya ihtiyaç duymadığından 3m2'lik bir yer ona yetiyor. Kalan 7m2'de de sol kalp, bütün vücuda kan pompalıyor. Herkes alanını bilsin diye aralarına diyelim ki kitaplıktan kendilerine duvar yapıyorlar. Pulmoner arterlerdeki daralma, bir direnç ortaya koyunca bu işleyiş bozulmaya başlar. Sağ kalp, akciğerdeki direnci aşabilmek için kanı daha fazla güçle pompalamak zorunda kalınca artık 3m2'lik ofisi ona dar geliyor. 3 m2'sine sığmayan sağ kalp, sol kalple aralarındaki kitaplığı sol tarafa itekleyerek alanına genişletmeye başlıyor. Sağ kalp ofisini büyüttükçe, sol kalpte bütün vücuda yeterli kanı pompalayacak alan kalmıyor. İşleri zayıflıyor. Otobana daha az kan hücresi çıkarak bütün vücudu beslemeye çalışınca beyin dahil bir bütün organların işleri de bozulmaya başlıyor. Organlar da iflaslar başlıyor.

 

Yüksek basıncı kontrol altında tutabilecek güçlü ve etkili ilaç tedavilerini geliştiren tıp, bir gün akciğerlerin içinde daralan milyonlarca saç teli inceliğindeki arterler için de kesin çareyi üretecektir. 

 Makaleyi okurken karşılaştığınız bilemediğiniz tıbbi bilgiler için lütfen sizin için hazırladığımız Pulmoner Hipertansiyonda Yer Alan Aktörler bölümümüzü inceleyiniz.

 

 Siyanoz

 

IV- Dolaşım Boyutu

Akciğer ve kalp, pulmoner arterle bir birlerine bağlanarak bir takım oluştururlar. Sağ kalpten pompalanan oksijen açısından zayıf olan kan, akciğere gelerek taşıdığı karbondioksitten arındırılır. Nefes vererek kandaki karbondioksit vücuttan atılırken, nefes alarak kana oksijen depolanır. Vücudumuzun yakıtı oksijendir. Oksijenle zenginleşen kan sol kalbe gelerek buradan bütün vücudumuza pompalanır. Bütün kaslarımıza ve organlarımıza bu oksijen damarlarımız oluşan otobanda kan hücreleri ile taşınır. Kaslar ve organlar ihtiyaçları olan oksijeni kandan alırken, bir önceki nefeste kullandıkları oksijenden ortaya çıkan karbondioksiti de kana verirler. Bu kan tekrar sağ kalbe gelir. Oradan akciğere gider ve bir döngü ortaya çıkar. Bu döngüye dolaşım denir.

Oksijenlenmek üzere akciğere pompalanan kan daralan damarlardan zor geçtiği için kanın tamamı akciğere ulaşamıyor. Oksijenlenme düşmeye başladı. Kanın oksijen seviyesi normal değerlerin altına düşebilir. Ayrıca kandaki düşük oksijen seviyesi de damar daraltıcı bir özelliktir. Oksijen vücudun tüm organ ve dokuları için hayati öneme haizdir. Sonuç itibariyle düşük oksijenlenme sadece kalbi değil bütün vücudu etkiler. Çomak parmak veya tırnaklarda, dudaklarda morarma, mavileşme yani siyanoz bu durumun görünen belirtileridir. 

  

Özetle PAH

 

  • Akciğere oksijenlenmek üzere kalpten gelen kanı taşıyan arter damarlarında
  • Hücresel bazda başlayan ve artarak devam eden damar daralma döngüsü
  • Öyle daralma devam ediyor ki, zamanla akciğerdeki kılcal damarlar yok oluyor
  • Akciğerin içindeki milyonlarca kılcal damarların yüksek tansiyonu
  • Basınç bir kere artınca ilaç tedavileri dışında, düşmüyor. 
  • Vücudun ihtiyaç duyduğu oksijenlenme azalıyor. 

 

1- PAH nedir?

3- Bildiğimiz hipertansiyon ile pulmoner hipertansiyon aynı şey midir?

 PAH ÖZET

 


En son gözden geçirme; 26.08.2020

Eskişehir Web Tasarım